28 Eylül 2015 Pazartesi

Metalik Kanatlı Keskin Melek

                                                        "birgün birgün bir çocuk
                                                          eve de gelmiş kimse yok
                                                          açmış bakmış dolabı
                                                          şeker de sanmış ilacı
                                                           yemiş yemiş bitirmiş
                                                           akşama sancı başlamış
                                                          kıvrım kıvrım kıvranmış"

Belki biraz sabretse böyle şeyleri yaşatmazdı babam. Böyle düşünmezdim belkide bi klozet göletinde ya da çöpe saklanmış peçetede. Seni temin ederim herşeyden çok isterdim Ta anasınınamındaki yıldız olmayı, gecenin 12sinde Ay'ı. Ana rahminde damarlara dolanıp boğulmayı, kanamayı. Kanamayı..
Geçen gün bi tanıdığımın sevgilisiyle tanıştım. Sonra tanıdığımın sevgilisi başka bi erkeği yanına çağırmış otel tutup sevişelim demiş. Şans işte o erkekle de tanıştım ama tanıdığım da sevgilisiyle beraberken bi başka kadınla yatmıştı. Hak etmiş pezevenk dedim. O kızla da tanışmıştım. Ne şanslı adamım be hepsini tanıdım. Ulan ne kadar da mutlu insanlar.
Ben nasıl sizin dünyanıza ait olabilirim ki? Ne denli huzurlu hissederim kendimi?
Daha fazla saygı duyuyorum pencerelerden sarkan kocaman göğüslü orospulara otelde sevişmek isteyen kaltaklardan.
Neyse.
Güneşi istila etmek üzereyim kararacak her yer. Yer gök. Kapkaranlık olacak birkaç jilet darbesinden 10 dakika kadar sonra.
İşte o zaman olmayacak spor arabalı tanrılar
işte o zaman sevişemeyecek otel odasında kaltaklar
İşte o zaman paralar para etmeyecek kapatılacak tüm gürültülü barlar
İşte o zaman gri olacak tüm renkler
O zaman sokun birbirinizin götüne devasa dünyanızı
Neyse.
Aslında derdim öyle insanlar falan değil. Belki Adem olsaydım yine de aynı sonuç olacaktı. Aslında insan kendisiyle savaşınca böyle oluyor diye tahmin ediyorum. Beni anlamıyorsun diye karşısındakine salak muamelesi yapan eşşoğlueşek adamlar gibi davranıyorum içimdeki Alper'e. Muhtemelen o da bana aynı muameleyi yapıyordur. Duymuyorum. Ta anasınınamındaki yıldızlar kadar uzakta hissediyorum onu. En azından hissediyorum. Çünkü ben bazen hissedemiyorum
Allahı hissedemiyorum
Aşkı hissedemiyorum
Mutluluğu hissedemiyorum
Yakınlık duygusunu akrabalık ve envai çeşit samimiyet duygusunu hissedemiyorum
İnsanlık hissini yaşayamıyorum
Zaten yaşayamıyorum
Tek hissettiğim ölmek arzusu. Gerisi lafı güzaf.
Surattan akan makyaj gibi gittikçe çirkinleşen bir yaşam
Neyse.
Oğuz Atay'ın da dediği gibi

Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek.
Bir yandan da gözucuyla ölümümün nasıl karşılacağını seyretmek istiyorum.
Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder