12 Eylül 2015 Cumartesi

Marla Singer

Bir yıldız kaymasına şahit olmak ilgiç
Öylece duran yıldızın kayıvermesi
Bir jiletin bileklerine değmesi gibi
Paketinde duran haplar ya da.
Ne kadar da zararsız dağlardaki yamaçlar sen kaymadığın sürece üstünden.
Baktım epey gökyüzüne.
Ta anasınamındaki yıldız işte.
Yukarıdaki mavinin geceye bıraktığı bir parlaklık sadece.
Birkaç renk.
Birkaç umut demek.
Peki ölüm ne renk?
Birgün öğlen saatleriydi. Aldım sırtçantamı çıktım evden. Rastgele yürüdüm biryerlere. Ayaklarım kopana kadar, susuzluktan ölene kadar yürüdüm. Yukarıdaki mavinin gitmemesi için yalvardım. Karanlık olmaması için yalvardım. Biliyordum belkide gideceğini mavinin. Kararacağını her yerin. Yine de yalvardım. Çaresizlik işte. Sadece adımımı atacağım yere gidiyordum. Bir kızın yanından geçtim hızlıca. Ağlıyordu o da çaresizce. Epey daha gittim. Sonra durdum biraz koştum kızın yanına. Girdim koluna. Yürüyorduk rastgele. Unuttum bende mavinin ne zaman kaybolacağını. Hatta maviyi bile unuttum. Yürüdük epey. Sonra birden turuncu oldu her yer. Korktum, kayboluyordu mavi. Sanki maviye kur yapan turuncu maske giymiş bir adamdı siyah. Döndüm kıza kaçalım diye maviyle. YOKTU. Herşey daha da siyah olmadan döndüm eve.
Ne kadar da aptalım dedim.
Bunu düşünemeyecek kadar aptalım.
Aptal bi hata tabiki.
SABAH ÇIKMALIYDIM EVDEN
Neyse. Neydi asıl soru?
Ölüm ne renk?






                                                  Bu Yazının Soundtracki

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder